Burada telefondan ve internetten uzak harika bir hayat yaşıyorum. Telefon sınırlı santimetrekarelerde çekiyor. Hattım vodafon olduğu için hiçbir yerden çekmeme lüksüne sahibim. İnternet bağlantısı içinse ‘internet kafe’ye gitmem lazım. Manzaraya nazır bir internet köşesi yapmışlar Hızır’da, kampın ücra bir köşesinde. Bu sabah bütün yazılan 28günyoga yazılarını okudum sevgili sangha! Sanmayın ki burada kalben sizden ayrı kaldım. Kamptakiler bile soruyor, ne oldu 28günyoga, devam mı, yapıyor musun, yazabiliyor musun? Evet dedim iki günde bir koyabiliyorum ama devam tabii ki.
Bugün kampın son günü sayılır. Sinem’le Rana’nın TT grubu da burada, akşam mezuniyetleri var. Âdet olduğu üzere akşam parti var yani. Pazar sabahki dersten sonra yavaş yavaş dağılırız.
18. günün yogasını dün sabah Gül’ün dersine girerek yaptım. İki saatlik dersin uzun bir kısmını ısınmaya ayırması çok hoşuma gitti. Yıllardır her yoga öncesi ısınmaya alışınca kırk yılda bir girdiğim toplu stüdyo dersleri sonrasında istisnasız her sefer tutuluyorum. Bu sefer hiçbir şey olmadı. David geçen gelişinde yogacıların çoğunun, farklı beden disiplinleriyle uğraşanlar arasında profesyonellikten en uzak olanları olduğundan dem vurmuştu. Çok haksız sayılmaz. Evet pek çoğumuz yogayı bir spor olarak görmüyor ve spor niyetiyle yapmıyoruz. Ama neticede kullandığımız araç beden. Bugün profesyonel olarak bir spor dalıyla uğraşıyor olsak, muhakkak ona göre besleniyor olurduk. Bedene giren her bir gram besinden haberimiz olurdu. Uğraştığımız hareket alanına özgü ısınmak ve uğraştan hemen sonra yine ona uygun olarak soğumak şart olurdu. Ona göre uyur, ona göre uyanık kalırdık. Kısacası tüm hayatımız o uğraştığımız sporun etrafında dönüyor olurdu. İster atlet olalım, ister tırmanışçı, ister yüzücü.. Ama nedense, en az bir maratoncu kadar yoğun bir idman gerektiren yogaya çoğunlukla böyle yaklaşıyoruz. Daha ziyade bir hobi, bir eğlenti, bir atıştırmalık olarak. Öyle olunca hayat boyu ‘ortada kuyu var yandan geç’ kıvamında kalıyoruz. Ondan sonra da ‘ben yıllardır yoga yapıyorum, hiçbir şey değişmiyor!’ diye havlu atıp tamamen bırakıyoruz peşini.
—
Yazının ortasına 19. Günün yogası girdi. Dom bu sefer tertemizdi, birkaç karıncayı ezmemeye çalışarak yaptım çizgisel seriyi ama sanırım çaturangalardan birinde hafiften ayağımın altına almış olabilirim birkaçını. Yogadan sonra internet kafeye geldim. Ayça’nın bahsettiği gibi benim de bir vize çilem var. Bodrum dönüşüne bir randevu almıştım Hollanda konsolosluğundan, buraya gelmeden önceki gün tatil diye iptal ettiler. Telefonla aradığımda da bir sonraki tarih olan 3 Temmuz için henüz randevuların açılmadığını söyledi konuştuğum kadın. Şimdi siteden girip baktım, gayet de açıkmış. Kadının lafına güvensem açıkta kalmıştım belki de! Randevuyu güncelledim, içim rahatladı. Şimdi yemeğe! #28günyoga’ya devam!

😚😚
Sent from my iPhone
>
BeğenBeğen