Bir Yoga Günlüğü: Gün 6

Bugün yogaya bir tenis topu üzerinde başladım.

Yanlış duymadınız. Ama önce, öncesini anlatayım.

Garip bir döngünün içerisine yuvarlanmış gibiyim. Sabah erken kalkmak için yatağa nispeten erken giriyor, ve sabah uyanamadığım için aslında uyumam gerekenden fazlasını uyuyorum. Bu da büyüklerimizin dediği gibi daha çok uykunun mayalanmasına yol açıyor ve sonuç olarak sabahları hep sersem gibi çıkıyorum yataktan. Nerede o kışın Shadow Yoga’ya giderken sabahın kör karanlığında yataktan zımba gibi fırlayışlarım? Bir yerlerde duruyorlardır heralde.

Bir süre evin içinde avare avare dolaştım yine, içimde bir sıkkınlık hali. Salona gittim, oradan yoga odasına yürüdüm, sonra geri salona gittim, oradan bir tenis topu aldım ve yoga odasına gelip tenis topunun üzerine yattım. Bedenim oldukça sıkışık hissediyordu. Zaten gece sıcakta uyuyabileyim diye evin bütün açık camları arasında yine büyüklerimizin pek tasvip etmeyeceği bir cereyan altında uyuyorum, başka türlü uyuyamıyorum çünkü. Bu da genelde yataktan tutulmuş olarak kalkmama sebebiyet veriyor. Gerçi yatağın kendisinden de şüpheleniyorum ama, henüz yatak konusunda kafamdaki radikal geçişi bir türlü gerçekleştiremedim.

Tenis topunu göbek deliğimin üzerine yerleştirip nefes verişleri kullanarak bütün vücut ağırlığımı üzerine bırakmaya çalıştım. Olmuyor tabii. O kadar garip bir his ki. İçimde kabaran duygulara rağmen kalmaya çalıştım. Sabah sabah içimden bunu yapmak geldiyse vardır bir hikmeti diye düşünerek. Burası, aynı zamanda bir marma noktası olan nabhi chakra’nın yeri. Nabhi, yani navel. Ayurveda’ya göre iç organları besleyen kan damarlarının yuvası burası. Ve tabii daha neler nelerin yuvası. Bir derste tenis topu yerine yumruğumuzu koyarak yatmıştık yere. Yine ağırlığımı bırakmak için çabaladığım bir sırada, zihnimde ‘mideme yumruk yemiş gibi oldum’ diye tabir edebileceğimiz anların, anıların hissi çaktı. Hayatı yaşarken yediğimiz yumrukların da yuvası burası aynı zamanda. Hiç öyle soyut bir kavramdan bahsetmiyorum. Yalnızca bir dakika yumruğunuzu göbek deliğinin hemen üzerine yerleştirip yüz üstü uzanın, ve izlemeye başlayın neler fokurduyor. Mayurasana için de harika bir idman.

Karnımdaki hisler dayanma sınırımı aşınca sırt üstü dönüp bu sefer de tenis topunu kürek kemiklerinin hemen altına, çökmeler boyunca alev alev yanan pitta noktasına koydum. Aaaah. Burada bir süre kalıp yeniden yüzüstü döndüm, bir süre daha nabhi’nin üzerine. Oradan ısınmalar, biraz dinamik udiyana, ardından çökmeler. Zar zor 36’ya gelebildim. Defalarca pes etmeyi düşündüm. Dördüncü dokuzluda kafamdan alevler fışkırıyordu. Ha gayret, ha gayret diye diye devam ettim. Pek çok kez hangi sayıda olduğumu unuttum. Üst komşu bebeğiyle oldukça tiz bir frekansta oyun oynuyordu, yerde bir şeyler yuvarlanıyordu, dikkatim dağıldı. Bittiğinde zihnim karman çormandı.

Tüm bu kaos bir yana, her türlü çökme, mulabandha’yı çalıştırmak ve daha derinden hissetmek için birebir. Ben mulabandha’nın nasıl bir şey olduğunu, gariptir, hamile yogası dersleri verirken fark ettim. Yani nerede olduğu, ne menem bir şey olduğu hep tartışma konusudur da, yine o kaslar ve zihin arasındaki sinir hücrelerinin muhabbetine gelip dayanıyor her şey. Onlar arasında bir bağlantı kurulana kadar tamamen teorik bir bilgi olarak kalıyor yoksa. Bu idrak da acele ettirebildiğin bir şey değil. Ne zaman geliyorsa o zaman geliyor. Ama hayatı kolaylaştırdığı bir gerçek.

Dünkü 45’likten sonra bacak kaslarında herhangi bir tutulma veya sertleşme olmadığını görünce, dengeleyici pozları doğru seçtiğimi hissettim; hiçbir şey değiştirmeden dünkü serinin aynısını yaptım. Bacak kasları iyiydi ama latissimus dorsi ağlıyordu. İşe bak ki, marma haritasında ana pitta noktası olarak görünen ve kürek kemiklerinin hemen altında, omurganın her iki yanında yer alan – ve tenis topunu koyduğum bu nokta, tam olarak da latissimus dorsi’nin omurgaya bağlandığı noktayı, yani T7 civarını işaret ediyordu. Bunu da anca janu sirsasana c’li bir seri paklardı. Navasana ve birkaç ters duruş sonrası yüzüstü padmasana’ya vardım. Dün nöronlar arasında kurulan köprü bugün de yerinde duruyordu, patika biraz daha sağlamlaşsın diye uzun kaldım.

Bugünkü macerayla beraber #28günyoga’da 6. gün de geride kaldı. Bakalım yolun devamı neler saklıyor. Sizin yolculuk nasıl gidiyor?

çiç