Göz kapaklarım ağırlaşıyor, bedenim hadi uyuyalım diye inceden eteğimi çekiştiriyor, ama bu günün yazısını yazmadan rahat edebilir miyim? Zor.
Yoğun kursumuzun ikinci günü. Bugün ve yarın, çifte kavrulmuş olarak günde iki ders yapıyoruz. Aklımıza ne geldiyse soruyor, hocamızdan ince ince bir çok şeklin detaylarını öğreniyoruz. En çok da şeklin ‘şeklini’ değil, belirli bir şekle ‘yol açan’ hareket prensiplerini öğreniyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki (biliyor muyuz?) yogada vücudun aldığı form, varmaya çalıştığımız nihai bir amaç değil. Belirli bir estetik kaygısı gütmüyor veya bir performans peşinde koşmuyoruz. Bedeni ruhsuz bir şekilde bir pozun içine güçbela sokup orada bir şey değişecek diye beklemek beyhude. Tam aksine, bedende doğru hareket kanallarını devreye soktuğumuz zaman şeklin bir sonuç, adeta bir yan ürün gibi ortaya çıkışını izliyoruz. Hareket, şekle yol açıyor. İşte ancak o zaman can kusursuz bir şekilde akıyor. Kısacası yoga, vücudumuzu bir pozdan diğerine sokmak amacıyla hareket ettiğimiz bir çalışma değil. Kullandığımız, devreye soktuğumuz hareket prensipleri neticesinde belirli bir şekle varıyoruz. Bu ikisinin arasında Mekke’yle Mars kadar fark var. (Bu da Zhander Hoca’nın renkli dilinden bir alıntı).
28günyoga’da 11. günü kapatırken bu yazıyı okuyan sevgili Seviye 1 shadowîlere bir çağrım olacak. Temmuz’daki kursa muhakkak gelin! Çok ama çok faydasını göreceksiniz, kesin bilgi 🙂

👍😚
Sent from my iPhone
>
BeğenBeğen