Kurban

Hiç beklemediğim sözcüklerin altından İbranice kökenler çıktığında hem şaşırıp hem seviniyorum. Kurban sözcüğü de buraya (Tel Aviv’e) geldiğimde ilk öğrendiklerimden biriyidi. İbranice de tıpkı Arapça gibi kökler üstünden türeyen bir dil. Kitap, kütüphane, katip, mektup.. gibi. Sözcüklerin köküne gidince farklı anlam katmanları çıkıyor insanın karşısına. Kurban, Hem Arapça, hem İbranice’de krb kökünden gelen (İbranicesi de korban) ve günümüzde ‘Tanrı’ya sunulan adak’ olarak yerleşmiş bir terim. Ama İbranice aynı kökten türeyen karov sözcüğü, yakın demek. Lehitkarev, yaklaşmak. (Akraba da örneğin yakın kişi ama oraya girersek çıkamayacağız). Kurban sözcüğünü buradan hareketle bizi Tanrı’ya yaklaştıran bir faaliyet olarak algılamak mümkün.

Belki bir zamanlar kurban kesip dağıtmak erdemli, mantıklı bir işti ama günümüzde bunun bir can kıyımından farkı olmadığını düşünüyorum. Onun yerine kendime şunu soruyorum, Tanrı’ya yaklaşmak için ne yapabilirim? Bazen Tanrı kavramı da benim için kolay erişilebilir olmuyor. O zaman da kendime yaklaşmak için ne yapabilirim? diye soruyorum. İnsanın kendisinden, kendi gerçeğinden ayrı düşmesi, en büyük günah gibi geliyor bana. Tanrı’nın bunu umursadığını sanmıyorum, biz bu suçu kendi kendimize işliyoruz.

Bir canlının canını almak suretiyle değil de, kendi doğamızla uygun işlerle meşgul olarak, yaparken içinde kendimizi kaybettiğimiz şeylerle kendimize ve isimsiz olan’a yaklaşmak mümkün olabilir miydi?

Belki senede üç dört gün bile olsa, bunu düşünmeye değer. Ve buradan doğacak yanıtlar belki tüm yılımıza sirayet eder. Bunu fırsat bilip hep birlikte bir ‘Beni Bana Yaklaştıran Şeyler Listesi’ yaparız belki.

Herkese iyi bayramlar.

Tivadar Csontvary, Pilgrimage to the Cedars in Lebanon. 1907. Hungarian National Museum.

 

Genel içinde yayınlandı

Yorum bırakın