Bir Yoga Günlüğü III: Gün 26-28

Bütün ay yaz yaz sonra tam döngünün sonunda sessizliğe gömül, olacak iş mi sangha? Hiç aklımdan çıkmadın bu son üç gündür. Sosyalleşmekten -ki şikayetim yok, yazamadım. Saatlerce aralıksız konuşmaktan sesim kısıldı. Bugün öğleden sonra kendimi eve ışınladım da evin sakinliğinin tadını çıkardım biraz. Sıcak mı ne bugün, diğer günlere göre?

Minik minik adımlarla ilerlettiğim öykümü özledim. Evde benim ilgime ve sevgime muhtaç birisi var da onu ihmal ediyormuşum gibi bir his bu. Garip ama gerçek, bir öykü, yazıldıkça yazılıyormuş. Yazıldıkça kendini belli ediyor, sırlarını döküyor, ortaya çıkıyormuş. Yani başlarken nereye gideceğimizi bilmemiz gerekmiyormuş, yolda yaşayarak öğreniyormuşuz.

Hakkında en ufak bir fikrim olmayan bu öykünün ben yazdıkça ortaya çıkışını izlemek beni heyecanlandırıyor. Tıpkı bir sonraki döngünün neler getireceği hakkında en ufak fikrim olmayışı gibi! Bir endüstri mühendisliği öğrencisi olarak lisans boyunca en sık duyduğum sözcüklerden biri optimizasyonsa diğeri de work in progress‘di. Yani işi bitmemiş, hâlâ işlem görmekte olan ürünlerden oluşan envanter. Birkaç gündür (belki de alttan alttan aylardır) bu progress meselesi hakkında düşünüyorum. Türkçe’ye ilerleme olarak çevirebileceğimiz bu sözcüğün kökeni Latince ileri anlamına gelen pro ve yürümek anlamına gelen gradi sözcüklerinden geliyormuş. Yani bile bile geriye doğru adım atmadığımızı varsayarsak progress dediğimiz şey aslında sadece ‘yürümek’ten ibaret.

Yogayı kavramaya çalışan ve tamamiyle içselleştirememiş olan bizlerin en sık karşılaştığı ve kendisine sorduğu sorular, ‘yogam ilerliyor mu’, ‘onca zamandır yoga yapıyorum hayatımda hiçbir şey değişmedi’, ‘sakatlandım yogam geri gitti’, ‘yoganın ilk başlardaki sihri kayboldu, ne yapacağım?’, ‘ileri seviye yoga ne ola ki?’ ve benzerleri etrafında dolanıyor sanırım.  Bunların hepsini ben farklı zamanlarda kendime, bazılarını da hocalarıma sordum en azından. Yavaş yavaş idrak etmeye çalıştığım şeyse ileriyi mileriyi düşünmeden sadece yürümek. Tek yapmam gereken şey bu, yürümek. Bir adım, sonra bir adım, sonra bir adım daha. Nereye olduğunu bilmiyorum, hocalarımın gösterdiği doğrultuda adım atmamın artık yeterli olduğunu anlıyorum. Her ne yapıyorsam olayım, yüzümü doğru yöne döndüğüm, ve temiz bir niyetle yaklaştığım sürece, tek yapmam gereken yürümek. Yukarı veya aşağı giden çizgiler üzerinden bu yolu anlamlandırmaya çalışmak aldatmaca be sangha.

Uzun lafın kısası, kişisel ve yogasal düzlemde, ki biri nerede bitip diğeri nerede başlıyor artık ayıramıyorum, bir ‘work in progress‘ olduğumu fark etmek omuzlarımdan çok büyük bir yük aldı. İşi bitmemiş bir ürünüm. Tamamlanmadım. ‘Arada’ bir yerdeyim. Mükemmel değilim, olmak zorunda da değilim. Çabalıyorum. Yapmam gereken tek şey, yürümeye devam etmek.

Döngüyü tamamlarken bir ürün yerleştirme de ben yapmasam olmazdı. Ama iki tane görsel buldum bugün, seçim yapamadım. Artık hangisi bu yazıya kapak olur bilmem.

Yarın yeni ay, ve gün 0 sangha! Her gün saymaya değil, ama her gün yoga yapmaya ve yazmaya devam. Haydi selametle!

jw.jpg

if-we-are-facing.jpg

Bir Yoga Günlüğü III: Gün 26-28’ için 4 yanıt

  1. F.zehra Orhanoglu

    Şu aralar içimden hiç bir şey yapmak gelmiyor yoğun bir duygusallik içindeyim zor bi sürecten geciyorum yazılarınızı okuyup biraz da olsa moral buldum.Eğer varsa özel bi tavsiyeniz dinlerim büyük bir keyifle 🙂

    Beğen

    • pinarustun

      Zehra Merhaba, yazdığın için teşekkürler. Hepimizin zaman zaman zor dönemleri oluyor. Belki de o dönemleri iyice zorlaştıran şey, öyle dönemlerden sadece bizim geçtiğimiz yanılgısı. Halbuki yalnız değiliz. Böyle dönemlerde sevdiklerimizle birlikte vakit geçirmek, veya sevdiğimiz aktivitelere daha çok zaman ayırmak yardımcı olabiliyor. Benim için iyi oluyor en azından.
      Sevgiler,
      Pınar

      Liked by 1 kişi

Yorum bırakın